Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte propaganda gazeteciliğinin ön plana çıktığını ifade eden Prof. Dr. Alankuş, “En vahim şey, gazeteciliğin korkunç bir mesafesizlik mesleği haline gelmiş olması” açıklamasını yaptı.

Deniz GİRGİN
Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgali sırasında gazetecilik de büyük bir sınavdan geçiyor. Savaş sırasında birçok yalan ve manipülatif haber dolaşıma girdi. İki ülke sadece cephe savaşı vermiyor, enformasyon savaşı da yürütüyor.
Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sevda Alankuş, iki ülkenin medya üzerinden gerçekleştirdiği enformasyon savaşını doğal değerlendirdiğini ifade ederek, “Çünkü propaganda gazeteciliği yapılıyor. Bu tür durumlarda ulusal medya, iyice ulusallaşıyor ve de resmi kaynaklar üzerinden haber yapıyorlar. Bunun doğru olması gerekmiyor. Bütünüyle propaganda dediğiniz zaten öyledir. Burada beni üzen şey, alternatif kaynakların, kanalların olmaması ya da onların seslerini duyuramaması. Türkiye ile Yunanistan’ın arasında bir savaş olsa, biz iki komşu ülke olarak birbirimizi resmi kaynaklar dışında hiçbir yerden anlayamayacak ve işitemeyeceğiz. Bu yüzden alternatif medyanın önemi bu noktada çok ortaya çıkıyor” dedi.
Gazetecilerin bu süreçlerde nasıl refleks göstermesi gerektiğini anlatan Alankuş, “Birinci haber kaynağını ana akım medyada resmi otoriteler oluşturuyor. Savaş zamanlarında ise bu askeri kadrolar eliyle yapılıyor. Bu savaş dönemlerinin benim için ortaya çıkardığı en vahim şey, gazeteciliğin korkunç bir mesafesizlik mesleği haline gelmiş olması. Bu mesafesizlik içerisinde ‘benim ordum, benim askerim, benim savaşım’ şekline dönüşüyor. Kimsenin aklına mesela karşı tarafın kaynaklarına ulaşmak, onu anlamaya çalışmak gelmiyor. Türkiye’de savaş üçüncü bir yerde olduğu zaman, medyanın tutumu çoğunlukla hükümetin yaklaşımına göre belirleniyor. Aslında medyanın hiçbir zaman hükümetler dışında -bağımsız olmadıkları sürece- ayrı bir habercilik yapamayacaklarını gördük” diye konuştu.
Savaş durumlarında, işgal söz konusu olduğunda mağdurdan ve baruştan yana tavır almak gerekliliğine değinen Alankuş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Beni burada rahatsız eden şey, tarafsızlık adı altında askeri otoritelerin, her şeyi bilen otoritelerin ellerinde çubukları ile haritalar üzerinden analizler yapmalarıydı. Bu savaş gazeteciliğidir. ‘Tarafsız kaldığı’ durumda bile Türkiye’deki ana akım medya aslında savaş haberciliği yapıyor. Bu noktada mutlaka altını çizmem gereken bir şey daha var, o da bunun ne kadar maskülen, hegemonik erkeklik değerleri üzerinden yapıldığı meselesi. Özellikle savaşın başlarında bunu çok işittik. Örneğin Ukraynalı kadınlarla ilgili yapılan espriler ki buna bir profesör de dahil oldu. Bu tip esprilerin yapılabilmesi korkunç.”
Video haberler için YouTube kanalımıza abone olun