Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Gazze’ye yönelik saldırılar kendini savunma sınırını çoktan aşmış açık bir zulme, mezalime, katliama ve barbarlığa dönüşmüştür. İşin üzücü yanı, medeni geçinen gayri medenilerin bu vahşeti sadece seyretmesidir.” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Külliye’de “Türkiye Yüzyılı’nda Ailemiz, İstikbalimiz” temasıyla düzenlenen 8. Aile Şurası’na katıldı. 7 Ekim’den bu yana İsrail yönetiminin, yaşadığı şoku bahane ederek Filistinlilere yönelik acımasız bir katliam yaptığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze’ye yönelik saldırıların, kendini savunma sınırını çoktan aşarak açık bir zulme, mezalime, katliama ve barbarlığa dönüştüğünü belirtti.
Erdoğan, “İşin üzücü yanı, medeni geçinen gayri medenilerin bu vahşeti sadece seyretmesidir.” değerlendirmesini yaptı. AB Komisyonu’ndan dün, “Henüz ateşkes çağrısı yapamayız.” şeklinde açıklama yapıldığını aktaran Erdoğan, “Daha ne kadar insan ölmesi lazım? Buradan soruyorum, AB Komisyonu’nun ateşkes çağrısı yapabilmesi için sayıyı versinler, daha kaç çocuk ölmelidir? Ateşkes ne zaman yapılır ne zaman yapılmaz? Ağız birliği etmişçesine tüm Batılı ülkeler İsrail yönetimini aklıselime davet etmek yerine, saldırılara koşulsuz destek veriyor.” diye konuştu.
Tüm savaşlarda olduğu gibi burada da en büyük mağduriyeti kadınlar ve masum çocukların yaşadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ne kadar sarsıcı olursa olsun hiçbir eylem böyle bir vahşeti meşru kılmaz” dedi. Lafa gelince insan hak ve hürriyetleri konusunda ahkam kesenlerin, Gazzeli mazlumların hayat hakkını tam 19 gündür yok saydıklarını belirten Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, şunları söyledi: “Ne oldu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi? Siz bu beyannameye hiç bakmıyor musunuz? Yok. İşlerine gelirse bakarlar. İşlerine gelmediği için bakmazlar, niye? Akan kan Müslüman kanı da onun için.”
Gazze’de beyaz kefenlere sarılan her masumun vebalinin, artık kefen olmaktan çıktığını söyleyen Erdoğan, “Yavrularını bulabilmek için vücutlarına yazıyorlar. Bu kimin çocuğudur onu anlamak için. Her masumun vebali bombaları atanlar kadar ikircikli tavırlarıyla buna fırsat verenlerin de boynunadır. Savaş suçlarını aklamak için tüm ilkeleri çiğneyen medya organlarından, katliamları ısrarla görmezden gelen uluslararası kuruluşlara kadar herkes Gazze’de ve Filistin topraklarında yaşanan vahşetin ortaklarıdır” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Katolik Hristiyanların Ruhani Lideri ve Vatikan Devlet Başkanı Papa Franciscus ile telefonda görüştü. Görüşmede, İsrail ile Filistin arasındaki çatışmalar ve bölgede giderek ağırlaşan insan hakları ihlalleri ele alındı. Erdoğan, görüşmede, İsrail’in Gazze’ye yönelik hiçbir kutsal metinde yeri olmayan saldırılarının katliam boyutuna ulaştığını, uluslararası toplumun yaşananları görmezden gelmesinin insanlık adına utanç verici olduğunu, tüm devletlerin bu insanlık dramına karşı ses yükseltmesi gerektiğini ifade etti. Erdoğan, Türkiye’nin, Gazze’ye insani ve tıbbi yardımların ulaştırılması için büyük çaba gösterdiğini, yardımların masum sivillere kesintisiz ulaştırılması çabalarına herkesin aktif destek vermesi gerektiğini de belirtti.
Gazzeli, Filistinli, Suriyeli çocuklarla İsrail’deki çocuklar arasında hiçbir farkın olmadığını söyleyen Erdoğan, çocukların tüm kimliklerden, tanımlardan öte olduğunu vurguladı. Çocuklar öldürülürken sessiz kalmanın utancını kimsenin kendilerine yaşatamayacağını belirten Erdoğan, “Gözlerimizin önünde bir mezalime imza atılırken kimse bizden sükut etmemizi bekleyemez. Dilimizi bağlasak da böylesi bir vahşete sessiz kalmaya her şeyden önce vicdanımız el vermez.” dedi.
Erdoğan, “Yardım gemisi göndermek yerine uçak gemisi, savaş gemisi göndererek hangi lobilere hizmet ettiklerini açıkça ortaya koydular, ortaya koyuyorlar. Sizi daha iyi tanıdık, daha da iyi tanıyacağız. Bunun adı ikiyüzlülüktür, riyakarlıktır, ateşe benzin dökmektir” şeklinde konuştu. BMGK’nin harekete geçmesi için daha kaç ton bombanın Gazze’ye düşmesi gerektiği sorusunu soran Erdoğan, şöyle devam etti: “Batılı kuruluşların katliama ‘dur’ demeleri için daha ne kadar kadın, sivil, yaşlı hayatını kaybetmelidir? Uluslararası basın organlarının gerçekleri yazması, söylemesi, anlatması için daha kaç tane meslektaşları bombaların hedefi olmalıdır? Bölgemizi yangın yerine çeviren bu krizi sona erdirmek için daha ne kadar beklenmelidir?”
